Cumhuriyetimizin 101. yılını kutladığımız bu günlerde yapılması gereken belki de sadece kutlamak değil, gerçekten idrak etmek, yani özümseyip anlamak, daha doğrusu kavrayabilmektir.
Cumhuriyet’in kuruluşu, kazanımları ve bu uğurda verilen mücadele, Fenerbahçe’mizin tarihiyle iç içe geçmiş derin bir gerçekliktir. Bu yolda verilen ve verilmeye devam eden mücadeleyi idrak etmek, bu bağı anlamaktan geçer. Fenerbahçe ve Cumhuriyet, modern Türkiye’nin ayrılmaz iki parçasıdır; her ikisi de tarihin her döneminde iç içe geçmiş, aynı değerler uğruna verilen sayısız mücadelede yan yana yer almıştır.
Spor, toplumu birleştirici en önemli unsurlardan biridir. Kardeşlik, dostluk, adaletli rekabet, eşitlik ve en önemlisi coğrafyamız için vazgeçilmez olan farklılıkların birleşmesi bu olgunun bir yansımasıdır. Çeşitliliğin, farklı görüşlerin ve inançların bir spor kulübünde vücut bulmasıdır. Bu nedenlerden dolayı Fenerbahçe, Türkiye’nin ve belki de birçok ülkenin en büyük sivil toplum örgütüdür.
Cumhuriyetimizin kazanımları açısından, Fenerbahçe’mizin insanları birleştiren, duyarlı kılan, sevinci, gururu, dayanışmayı ve birlikte yaşamayı mümkün kılan genlere sahip olması dikkat çekicidir. Tarihimiz bu duygularla şekillenmiş ve tam da bu yüzden bazı güçler için düşman ilan edilmemize neden olmuştur. “Son kale” deyimi bu sebeple dilimizdedir. 3 Temmuz 2011’de hain bir kumpasla başlayan düşmanlığın açık ilanı ve ardından gelen süreç, tüm bunlara işaret etmekte, daha sonrasında devam eden saldırılar ise 12 Mayıs 2012 tarihinde sahamızda taraftarlarımıza yapılan saldırı, 12 Ağustos 2015 tarihinde oyuncumuz Mehmet Topal’a “yorgun mermi” diye adlandırılan saldırı, 4 Nisan 2015’te takım otobüsümüzün kurşunlanması gibi olaylarla devam etmiştir. Bu durumlar ekonomik olarak Fenerbahçe Spor Kulübümüzü çökertme çabalarının bir parçasıdır.
Fenerbahçe’mize karşı sistematik adaletsizlikler, kumpaslar ve bilinçli yıpratma kampanyaları düzenleniyor. Başkan ve yöneticilerimizin hapis yatmasıyla sonuçlanan bu olayları yabancı spor severlere ve ilgililere anlattığımızda, inanamıyorlar. Artık futbol takımımızda oynayan sporcularımız ve hatta teknik direktörümüz bile bu durumu açıkça dile getiriyor. Fenerbahçe’miz ülkemizin bir aynasıdır, ancak toplumsal hafıza kaybı yaşıyoruz ve adeta paralize olmuş durumdayız. Geldiğimiz noktada bu durum tüm camiamıza hâkim bir hal alıyor; samimi Fenerbahçeliler tribünlerden uzaklaşıyor, halkla bağlarımız kopuyor. Bitkinlik, umursamazlık ve durumu değiştirme umudunun tükenmesi her geçen gün daha da görünür hale geliyor. Oysa her şeyin para ve ego olmadığını, aidiyetin, liyakatin, tarih bilincinin, eğitimin, eşitliğin ve ortak karar almanın yani katılımcı olmanın değerini savunmamız gerekiyor.
Tüm bu saldırı ve kumpaslara rağmen bugünlere gelebilen büyük bir mücadele örneği veren Fenerbahçe camiasıyız. İşte tam da bu yüzden, camiamızın toparlanması için ciddi bir akıl ve toplum mühendisliği; Fenerbahçe’mizi konsolide edecek, kucaklayıcı bir liderlik yaklaşımı elzem hale gelmiştir. Sisteme ve bazı yapılara karşı kararlılıkla mücadele edilecekse, bu unsurlar şarttır. Bu nedenle, sivil toplum örgütleri çatısı altında derneklerin, taraftar gruplarının ve mevcut yapıların bu yönde harekete geçirilmesi, yönetimlerin ve liderlerin ortak istek, yol haritası ve söylemleriyle ancak muvaffak olunabilir.
Yaşadığımız bugünler birbirine çok bağlıdır. Gerçekler acıdır; ama amaç bizleri köklerimizden ayırmak, birbirimize düşürmek, ayrıştırmak ve bölmektir. Bu stratejiler aynı, fakat kullanılan taktikler değişmiştir.
Peki, bizler, gelenekleri ve kökleri olan bu camianın mensupları, şu anda ne yapıyoruz, nelerle uğraşıyoruz? Camiamız her zamankinden daha fazla kenetlenmek zorundadır. Peki, bu durumu kimler ve nasıl düzeltecek? Şayet camiamızın liyakat sahibi, işin ehli kişileri, kulübümüzden bazı “sebeplerden” ötürü uzaklaşmış ya da uzaklaştırılmışsa şu soruyu sormak gerekir: Bu durumu kimler sağladı, bu kararları kimler verdi?
Sayın Başkanımız çok doğru söylüyor: “Fenerbahçe yıkılırsa içten yıkılır.” Bu tespit doğru, fakat bunun olmaması için Sayın Başkan ve yönetim olarak ne yapıyorsunuz? Maalesef, bu konuda ilerleme kaydedemiyoruz. Şayet Sayın Başkan ve yönetim, bu konuda birleştirici bir yönetim sergileyebilirse, inanın kalabalıkları konsolide etmeye yönelik adımlar atılabilir. Camiamızın verdiği mücadele, bu güce sahip olduğunun kanıtıdır; bizler, bu gerçekten uzaklaştıkça yönetmekte zorlandığımız ortaya çıkmaktadır. Gerçekleri anlatmak değil sorunumuz; bizi birleştirecek yöntemleri ve eylemleri idrak ederek hayata geçiremeyen bir yönetim tarzıdır sorun. Bu gerçeklik ortaya çıkmıştır; belki de bu birleşmenin önünü kesen insanlar bizzat yönetimin yakınındadır. Düşünün, dün ne söyleyen ve ne yapanlar, bugün hangi konumlarda söz sahibi haline getirilmiştir? Çok uzağa gidip camia içinde kenara çekilmek zorunda kalanlarda değil, yakınımızda aramalıyız bu sorunun cevabını. Fenerbahçeli gazeteci denen kişilerin bile kalibresi, bizleri savunması gereken kişilerin olaylara bakışı ve sunumları ortadadır. Peki, bu kişilerin önünü açanlar kimdir?
Camiamızın güçten düşme nedenlerini iyi analiz etmek gerekiyor. Örneğin, son 7 yılda derneklerimizin iç çekişmelerde taraf olmaları ve biat kültürünün yerleşmesi, camiamızın üretkenliğini ve dinamizmini bitirmiştir. Aynı şekilde, tribünlerdeki rant kaygıları ve bilet konularında bazı grupların favorize edilmesi, camiamızdaki birlik, dostluk ve kardeşlik bağlarını zedelemiştir. Ötekileştirmeden ve ayrıştırmadan birlik ve beraberliği ilmek ilmek yeniden örmek gerekli. Yönetimimizin, ayrım yapmadan bu konulara projeksiyon tutarak ivedilikle eğilmesi gerekiyor. Bu uğurda katkı sağlamaya hazır, samimi Fenerbahçeliler vakit varken göreve hazırdır; yeter ki bu konuların üzerine düşülsün ve fikir üretilsin.
Sayın Başkanımızın açmazlarını gayet iyi anlıyoruz; şahsen iyi niyetli olduğunu da düşünüyorum, fakat icraat bu yönde değil. En son olağanüstü kongrede stadımızda 25 binin üstünde kongre üyesi bir araya geldi; sonuç ortada. Alınan kararların etkileri şu an itibarıyla hükümsüz.
“Şeffaf olalım, eleştirileri içimizde yapalım” deniyor. Güzel ve doğru; fakat kürsüler maalesef kürsü dokunulmazlığını idare etmesi beklenen divan başkanları ile eleştirilere kapalı hale geliyor. Aradan sıyrılıp üç beş şey söylemeye kalkanlar ise ya tu kaka ilan ediliyor ya da bastırılıyor veya “Yavuz Yüzle” karşılaşıyor. Saha içinde özellikle puan kayıplarında ortalığı yangın yerine çeviren bir tayfa olduğu gerçek. Fakat, bunlarla mücadele etmesi gereken samimi Fenerbahçeliler ötekileştirilir ve güvenilirlikleri ayaklar altına alınırsa bu karanlıklardan nasıl çıkılacak? “Camia desteklese de desteklemese de biz bu yolda devam edeceğiz” demek, altı dolu olmayan bir söylemden öteye gidemez. Bu yolda ilerlemek, camiayı konsolide etmek ancak ve ancak doğru bir liderlikle mümkündür.
Hangi kampanya veya eylemi yönetim sunmuştur da samimi Fenerbahçeliler arkasını dönmüştür? Unutmayınız, Sayın Başkan ve yönetim; bu camia haksızlıklara, kumpaslara, Cumhuriyetimizin temel öğeleri için siper olmuş bir duvar örmüştür. Ordusuna küsen bir komutan olmaz; varsa da başaramaz. Başkanlık makamında kim olursa olsun, biz samimi Fenerbahçeliler o makama saygıda kusur etmeyiz; ona ve yönetimlere sahip çıkarız. Ancak makam sahibi kişiler ve yönetimler sorumluluklarını yerine getirmekle mükelleftirler. Demokratik bir ortamda hesap verebilir olmalı, doğru ise doğruları, hatalı ise hataları sahiplenmelidirler.
Vakit daha da geç olmadan bu fırsatı kaçırmayın Sayın Başkan. Camiayı konsolide etmek için bir an önce içimizdeki birlikteliği pekiştirecek yol haritanızı açıklayın ve harekete geçirin. Bakın o zaman bu camia kenetlenir, silkinir ve ayağa kalkar. Fenerbahçe’mizi içerden ve dışardan yıkmak isteyen zihniyetlere fırsat vermeyelim. Fenerbahçe’mizin “Yavuz Yüzünü” hep birlikte gösterelim; bu, şahsi bir mesele değil, Fenerbahçe meselesidir. Dost acı söyler; iğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize batıralım.
Fenerbahçeli idrak eder ve muktedir.