FENERBAHÇE’NİN MESELESİ BAŞKANLIK DEĞİL LİDERLİKTİR!

FENERBAHÇE’NİN MESELESİ BAŞKANLIK DEĞİL LİDERLİKTİR!
FENERBAHÇE’NİN MESELESİ BAŞKANLIK DEĞİL LİDERLİKTİR!

FENERBAHÇE’NİN MESELESİ BAŞKANLIK DEĞİL LİDERLİKTİR! BİR LİDERE İHTİYACI VARDIR!

Futbol ana branş her kulüp için. Özellikle ülkemizde aidiyet ve taraftarlık ölçüsü daha çok futbol üzerinden şekilleniyor. Sadece futbol kulübü olanlar için bu çok normal ve geçerli. Sadece voleybol veya basketbol kulübü olanlar için de ilgili branş taraftarlığı olarak bu vücut buluyor.

Bir de spor kulübü olup çeşitli dallarda yarışan ve zirve mücadelesi veren kulüpler var. Gerçek anlamda bunun hakkını verebilen kulüp sayısı ise sınırlı. Hatta dünya genelinde dahi bu ölçüde bir spor kulübü olmayı başarabilen ender sayıdadır.

Fenerbahçe, tam anlamıyla bir spor kulübü olmanın hakkını veren en büyük, belki de dünya çapında tek kulüp. Yarıştığı her branşta zirveye oynayan, bunu hem yerel liglerde hem de Avrupa arenasında başarabilen, zirvede dolanmanın da ötesinde kupalar kazanabilen, üstelik bunu kadınıyla erkeğiyle zafere dönüştüren yegâne kulüptür FENERBAHÇE!

Tarihi boyunca futbol özelinde büyüklük tartısına konsa da sahaya, salona, piste, ringe, suya çıktığı her dalda hep birincilikler için vermiştir mücadelesini. Özellikle Aziz Yıldırım dönemiyle bunu kemikleştiren, hem kulüp hem de ülke sportif mücadelesine çıta atlatan atılımlar sayesinde birçok dalda dünya markası haline gelinmiştir.

Günümüzde de Ali Koç ve yönetimi bu iddialı dalların yapısını mümkün mertebe bozmamaya çalışarak başarılarını sürdürmesini sağlamıştır. Elbette makine düzeninde işleyen dünya markası yapıları bozduğu da gerçektir. Fakat öncesinde kazanılan itibar ve güçle bunların da toparlanma süreci devam etmektedir.

Futbolda ise işler tam anlamıyla bozgundur. Diğer dallarda onca şampiyonluğun elde edildiği bu sezon özelinde dahi futbol bütün sihri bozan etken olmuştur. Şampiyonluk kazanamadan 10. yılını doldurmak üzere olan futbol şubemizde taraftarın tahammülsüzlüğü, ülke futbol iklimindeki gerçekleri ve yaşanan adaletsizlikleri meşrulaştıracak ölçüde öfke ve zaman zaman edepsizlik olarak tepkiyi içe döndürmüştür.

Fenerbahçe Spor Kulübü Profesyonel Futbol Takımı amiral gemidir. Başarı ve başarısızlık bu takım üzerinden tartıya konur. Taraftarlığı sadece futbol üzerinden yaşayan insanlara diğer dalları anlatmak bu nedenle faydasız bir çabadır.

Fakat bu aşamada şu gerçek de göz ardı edilmemelidir ki; futbolda yaşanan başarısızlıklarda adres hep teknik direktör ve plakası alınmış futbolcular olmuştur. Oysa ülke futbol ikliminin gerçekleri ve buna karşı etkili mücadele yöntemi geliştiremeyen kulüp başkanı ve seçicilerin asli sorumlulukları önde gelmelidir. Bütün bunları yok sayarak hesabı teknik direktöre, oyunculara, hatalara ve eksiklere kesmek, tarih boyu vazgeçilemeyen taraftar hastalığından başka bir şey değildir. Çünkü en son hesap sorulacak isimlere yüklenmek basit ve kolaydır. Diğeri cesaret ve bilgi ister, zahmetlidir.

Ne teknik direktörler ne de futbolcular, zorunlu kılarak kendilerini takımın başına ve kadroya getirmemişlerdir. Performanslarının değerlendirileceği dönemler ve hesap verecekleri merciler bellidir. Tartıyı tutanlar, tartıya konanı adaletle ve hakkaniyetle tartmak zorundadır. Futbolda her sene sil baştan yaparak hiçbir başarı elde edilemediği gibi, deneme yanılma yöntemiyle de bir yere varılamamıştır.

Kişisel taraftarlık geçmişi ve kulüp futbol tarihi hafızasında yer edinmiş hiçbir Fenerbahçeli, kısır döngüden ötesi olmayan bu yılan hikâyesinde rol almamalıdır. Bir sorumlu ve hesap sorulacak makam aranıyorsa, o da bellidir.

Tekrar kulüp özeline dönecek olursak; Böylesine “renkli” bir kulübün tarih boyu yaşadıkları, kulüp kurumsal hafızasının da gösterdiği tecrübesiyle, yönetmeye talip olan insanlar neye kalkıştığını bilmiyor olamazlar. Fenerbahçe, milyonlarca taraftarı ve geçmişte yaşadıkları ile bu ülkenin sadece spor kulübü değil, aynı zamanda sosyal yaşama ve ülke yönetimine yön veren bir gücü olduğunu göstermiştir.

Böylesine etkili bir gücün yönetimine soyunanların sportif anlamda hedef küçültmesi, sosyal sorumluluk anlamında etkisiz kalması, adaletli yarışma ve kazanımların hakkaniyetle elde edilmesi için mücadele etmemesi mümkün değildir. Ve maalesef ülkemizde siyaset bütünüyle sporun içindedir. Kendi özelinde işleri, ailesi, sosyal çevresi nedeniyle bilinen yapıya karşı hak ve adalet tarafında durması mümkün olmayanların, özellikle Fenerbahçe’yi yönetmesi ve başarılara taşıması söz konusu bile olamamıştır.

Fenerbahçe Spor Kulübü, hem kendi tarihi hem de bu coğrafyanın Cumhuriyet öncesi ve sonrası döneminde etkin mücadeleler içerisinde önemli roller üstlenmiş, sportif yarışmalarını sürdürürken vatanı ve milleti için mücadelede bayrağı zirveye taşımıştır.

Böyle bir kulübe başkanlık edecek kişi aynı zamanda LİDERLİK vasfı taşıyan biri olmalıdır. Futbolumuz özelinde yaşanan, ancak “futbol sadece futbol değildir” gerçeği ile karşılaştığımız onlarca sorunda basiretsiz, etkisiz, çözümsüz kalan ve hatta korkaklık gösteren bir kulüp başkanı ile Fenerbahçe örtüşemez.

Önceki başkanın 20 yıllık döneminde eleştirilen ve bunların tekrar edilmeyeceği vaadiyle göreve soyunulan hatalarının bin beterini yaparak, son 6 yılı “amiral gemi futbolda” çöpe çeviren bir başkan ve yönetimi artık “bu kadarı yeter” demelidir. Kalan maçlarda bir mucize gerçekleşip şampiyonluk gelse de durum budur. Ali Koç Fenerbahçe Spor Kulübü büyüklüğüne yaraşır bir başkan değildir, LİDER hiç değildir.

5 sezonluk hatalarından ders çıkartarak(!) kurduğu kaliteli ve güçlü futbol takımı kadrosu ile başına getirdiği teknik direktörünün emeklerini, sahadaki haklarını koruyamamıştır. Ülkenin Dinamosaray gerçeğine karşı yaptığı cılız çıkışlarla veya suskunluğuyla bırakın gasp edilen haklarını korunmasını kirli düzenin işine gelecek hamlelerle, mücadelesini her olumsuzluğa rağmen sürdüren takımın motivasyonunu ve gücünü tümüyle kırmıştır.

Yine bu sezon özelinde yarış devam ederken “ben varken Fenerbahçe’yi şampiyon yapmayacaklar” demekle başladığı gaflarına, ligden çekilme yetkisinin verileceği gündemiyle topladığı 25 bin kongre üyesine kendi doğum günü kutlaması ve korkaklık gösterisini yaparak tüy dikmiştir.

Her yol ayrımında önemli kararlar verirken kulübün çıkarlarından önce kişisel kaygılarını önde tutmuştur. Mesela şahsi cezalardan kaçmak için Süper Kupa’ya gençlerle çıkmış, hiçbir faydası olmayan bu boykotla hem rakibe bir kupa hediye etmiş, gelecek sene de kupada cezalı duruma düşmemize yol açmış, hem de mücadelesini sahada vermek isteyen takımı bir hedeften daha düşürmüştür.

Siyasetin kuklası, sakıncalı ve fanatik Dinamosaraylı başkanı ile yöneticileri olan TFF yapısına karşı sürekli yalpalayan bir ilişki yumağına dolanıp, kördüğüme dönüşen bir basiretsizlik tablosuna yol açmıştır. Kulübümüzün her konuda haklı olduğu hiçbir mücadelesinde neticeye varamamıştır. Ne ‘57 öncesi şampiyonluklar meselesi, ne kupa mücadelelerinde değişkenler meselesi, ne de göstere göstere yapılan haksız sportif mücadele yönetimlerine karşı istifa ettirme meselesi; hiçbiri!

Büyük bir teveccühle göreve gelen ve hatalarına rağmen aynı ölçüde destekle ikinci dönemini de tamamlamak üzere olan Ali Koç; Gelirken, görevdeyken ve hatta giderken bu kulübün onurunu zedelemek isteyenlerce hayata geçirilen kumpaslara ya destek veren ya da atfedilen suçlama/iftiraları gerçek kabul edenlere kulüp bünyesinde ve/veya çevresinde yer ve görev vermiştir. Yeni dönem öncesinde de bu türlere başkan adaylığı konusunda yol ve zemin açarak büyük bir yanlışın içine girmiştir.

Bütün bunlar ve daha fazlasının neticesinde yeni dönem için bir kez daha aday olmayı düşünmesi bile kabul edilebilir değildir. Öte yandan kongre üyesi ve taraftarların memnuniyetsizliklerini dile getirip istifasını istemesi de kulübün kamplaşması ekseninde yalpalamasına yol açmaktan başka işe yaramayacaktır. Kalan 1 – 1,5 aylık süresini doldurduktan sonra Ali Koç ve ekibine teşekkür edilip, mümkünse bir daha bu maceraya yeltenmemek üzere uğurlanmalıdır.

Sezon sonunda yaşanacak başkanlık seçiminde aday olacak kişi ve ekiplerinin; Fenerbahçe gerçeklerine, değerlerine, büyüklüğüne ve gücüne LİDERLİK yapıp, edinilmiş kazanımları daha da büyütecek ve kulübü her anlamda geliştirecek… Önce kendisine hesap verebilen, yakın geçmişte onurlu mücadelemiz çerçevesinde dolaylı veya direkt yüz kızartıcı hiçbir sabıkası ve sakıncası olmayan, “Daima Fenerbahçe” diyebilecek, camianın birlik ve beraberliğini sağlayıp potansiyelini bütünüyle kullanabilecek isimlerden oluşması yüksek temennimdir.

Kalan maçlarda mücadelesini sürdüren futbol takımıza ve hocamıza, erkek basketbol takımımıza ve tüm ekibine, tekerlekli sandalye basketbol takımımıza ve ekibine başarılar dilerken, sezonu kupalarla ve olabilecek en iyi derecelerle bitiren takım, sporcu ve teknik ekiplere de teşekkürü bir borç bilirim.

Sonsuza kadar YAŞA FENERBAHÇE!

Fenerbahçe Meydanı, Hızır Hoşça