Fenerbahçe' nin Kısır Döngüsü: Aynı Hatalar, Aynı Sonuçlar

Fenerbahçe… Bu isim, sadece bir futbol kulübü değil, milyonlarca insan için bir tutku, bir yaşam biçimidir
Fenerbahçe' nin Kısır Döngüsü: Aynı Hatalar, Aynı Sonuçlar

Fenerbahçe… Bu isim, sadece bir futbol kulübü değil, milyonlarca insan için bir tutku, bir yaşam biçimidir.

2024-2025 sezonunun Mart ayına geldiğimizde, sarı-lacivertli camia yine aynı hüsranı yaşıyor. Fenerbahçe, 28. hafta maçında Kadıköy’de Samsunspor’la karşılaştı. Kendi evinde ve kendi taraftarı önünde galibiyet tek amaçtı.

Rangers’a turda elenmenin ardından lige dört elle sarılmamız ve üzgün kalbimize teselli vermemiz gerekiyordu. Ancak beklenen olmadı; Fenerbahçe bir hayati puan kaybı daha yaşadı. Şampiyonluk hayalleri, bir kez daha son düzlükte tökezledi. Ve taraftar yine aynı soruyu soruyor: “Neden?"

Bu sorunun cevabı karmaşık, ancak ortada yalın bir gerçek var: Fenerbahçe, aynı hataları tekrar tekrar yaparak büyük bir kulüp olmanın sorumluluklarını yerine getiremiyor. Peki, bu düşüşün ardında hangi kararlar, hangi strateji hataları yatıyor?

Ali Koç’un gelişi, 2018’de yeni bir dönemin kapısını aralamıştı. Daha profesyonel bir futbol aklı, Avrupa standardında bir kulüp vizyonu vaat edildi. Konuşmalarından birinden alıntı yapmak gerekirse, “Çağa uygun yönetim vizyonu. Gittiğimiz, gördüğümüz, görüştüğümüz yerlerde bambaşka bir dünya, bambaşka bir vizyon var. Fark, esamemiz okunmayacak kadar açılıyor. Hem olimpik branşlarda hem temsilde hem futbolda…

Yurtdışında Benfica, Tottenham etkiliyor. Tottenham’ın gençliği etkiliyor. Kadrolarında 5 kişi hep altyapıdan. Özkaynağımızdan yetiştirmemiz lazım.

Manchester City’de teknoloji kullanımları, kurdukları 6 takımlık projeleri çok etkiledi.”

“Bizden hayali, sırf seçim kazanmak için vaat edilmiş projeler beklemeyin. Bizim tek bir projemiz var: Fenerbahçe’yi şahlandırarak yeniden ait olduğu yere, yani zirveye taşımak.” Bu sözleri, açık ara oy farkıyla kazandığı 2018 seçiminde kullanan Ali Koç, şeffaf ve mali yapı açısından özgür bir Fenerbahçe oluşturmanın da sözünü vermişti. Ancak aradan geçen yıllarda Fenerbahçe, büyük projeler yerine popülist kararlarla yönetilmeye devam etti. Yüksek profilli transferler, radikal açıklamalar, kaotik teknik direktör değişiklikleri…

Bunlar, uzun vadeli başarı için bir temel oluşturmaz. Ali Koç’un 2024 seçiminde en önemli vaadi, Mourinho gibi dünya futbolunun en önemli teknik adamlarından birini getirmekti. Ancak planlama yetersizdi. Takım kimyasını ve saha içi stratejisini oluşturacak bir futbol aklı yerine, “Mourinho büyük hocadır, mutlaka başarılı olur” mantığı benimsendi. Oysa büyük teknik direktörlerin başarılı olabilmesi için doğru yapı ve uygun futbol ortamı sağlanmalıydı. Mourinho’nun futbol aklına duyulan güven, kulüp içindeki yönetimsel zafiyetleri örtmek için kullanıldı ve bu da saha içinde beklenen başarıyı getirmedi.

Mourinho gibi büyük bir futbol dehasını eleştirmek, elbette haddim olamaz. Ancak gözlemlediğim kadarıyla saha içi taktiksel tercihleri de büyük maçlarda tartışmaya açık hale geldi. Özellikle sezon boyunca yapılan değişiklikler, sistemin oturmaması ve bazı oyuncuların yanlış rollerle kullanılması, sahadaki kimyanın tam olarak oluşmasını engelledi. Büyük maçlarda defansif oyun anlayışı, baskı yediğinde takımın nasıl kırılgan hale geldiğini gözler önüne serdi. Kadro derinliği yeterince iyi kullanılamadı, bazı kritik oyuncuların formsuzluk dönemlerinde alternatifleri yaratılmadı.

Fenerbahçe, kağıt üzerinde harika bir takıma sahip gibi görünüyor. Dzeko, Tadic, Fred, İsmail Yüksek, Szymanski… Ancak futbol, sadece büyük isimlerle oynanan bir oyun değildir. Sahadaki ahenk, rollerin doğru dağılımı ve uyumlu bir oyun planı olmazsa, isimler bir anlam taşımaz.

Fenerbahçe’de yıllardır aynı sorun var: Plansız transfer politikaları, kısa vadeli başarı hedefleri uğruna geleceğin göz ardı edilmesi. Altyapıdan gelen futbolculara yeterince güvenilmemesi ve kısa vadeli başarı için yaşlı oyunculara yönelinmesi, kulübü uzun vadede büyük bir sarmala soktu. Avrupa’da uzun vadeli başarıya ulaşan takımlar, genç yetenekleri doğru bir sistemle geliştirerek yükseldi. Fenerbahçe’nin ise sürdürülebilir bir modeli hala oturtamadığı ortadadır.

Fenerbahçe, sahada değil saha dışında da mücadele etmekten yoruldu. Hakem hataları, federasyonla kavgalar, “ligden çekilme” tartışmaları, her hafta yeni bir kriz… Bunlar Fenerbahçe’ye ne kazandırdı?

Evet, hakem hataları çok önemli bir gerçek. Ancak sürekli dış faktörlere odaklanıp kendi çözümümüzü yaratamamak, kulübü yıprattı. Oysa bir kulüp, rakiplerini analiz ederek, kendi oyununu geliştirmeye daha çok zaman harcamalıdır. Sürekli mağduriyet psikolojisi içinde olmak, takımı sahada daha güçlü hale getirmez. “Acı evrenseldir, mağduriyet ise seçimseldir” demiş klinik psikolog Edith Eger.

3 Temmuz sonrası çok zorlu süreçlerden geçen camiamızın üzerine çöreklenen mağduriyet psikolojisinden kendimizi bir an önce kurtarmamız ise elzemdir. Psikiyatrist Kemal Sayar, “Hayatın bir noktasında herkes mağdur olacaktır. Bununla birlikte gelen acı, kırgınlık ve kederin üstesinden gelmenin anahtarı bakış açısını mağdurdan güçlüye çevirmektir.” demektedir. Ez cümle, mağdurdan güçlüye dönüşmek zorundayız.

Fenerbahçe taraftarına gelirsek, dünyanın en büyük ve en tutkulu taraftar gruplarından biri. Ancak bu tutku, zaman zaman baskı unsuruna dönüşüyor. Hemen başarı isteği, uzun vadeli projelere sabırsızlık, duygusal kararların yönetimi etkilemesi… Bunlar, zaman zaman kulübün stabilitesini bozuyor. Özellikle son yıllarda, kulüp her sezon başında büyük hedeflerle başlayıp sezon ortasında kaosa sürükleniyor. Bu baskı, teknik ekibi ve oyuncuları olumsuz etkiliyor.

Taraftarın yönetime güveni azaldıkça, camiadaki tartışma ortamı da büyüyor. Halbuki futbol sabır gerektiren bir süreçtir ve uzun vadeli başarı için belirli bir istikrar şarttır. Kendimde bir taraftar olarak söyleyebilirim ki bunları yazmak daha kolayken, yaşadığımız hayal kırıklıklarıyla birlikte sabır taşımız da çatlamaktadır.

Fenerbahçe, bu kaostan çıkabilir mi? Elbette. Umut, sadece beklentiyle değil, doğru hamlelerle gerçeğe dönüşebilir. Fenerbahçe’nin şu anki hali, bir gecede oluşmadı. Yıllardır biriken hataların, yanlış tercihlerin ve plansızlığın bir yansıması bu. Çıkış için önce aynaya bakmak gerek: Stratejik bir yönetim, akılcı transferler, saha dışı kavgaları bırakıp saha içine odaklanmak… Fenerbahçe geçmişte büyük zaferler yaşadı, yine yaşayabilir. Bunun için ihtiyacı olan şey, kararlılık, akılcı bir yapı ve camianın birlik içinde hareket etmesi. En önemlisi, sahada mücadele! Fenerbahçe’nin ruhu budur. Kazansak da, berabere de kalsak, yenilsek de bunu mücadele ederek yapalım.

Yenilsen bile, maçın sonunda,

Sırılsıklam olsun o forma…