Son Kale

Son Kale / Ömer Serim
Son Kale

Son Kale: Fenerbahçe Spor Kulübü ve Türk Siyaseti / Hay Eytan Cohen Yanarocak

Türkiye futbol ligi ve önde gelen takımlarına gönül verenlerin taraftarlık bilinci, futbolun Türkiye’de oyundan öte bir kavram olduğunu ortaya koyuyor. Temmuz 2011’den bu yana Türk futbolu bir krizin içerisinde. En önde gelen futbol takımları olan Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, Galatasaray ve diğerleri, son yıllarda, maçların sonuçlarını değiştirmekle itham ediliyorlar. 2010-2011 yılının şampiyonu olan Fenerbahçe ise bu ithamların merkezinde. Bu ithamların sonucunda Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım göz altına alınarak cezaevine nakledildi. Aziz Yıldırım; inşaat, savunma, denizcilik, turizm, beton ve hayvancılık sektörlerinde faaliyet gösteren dokuz firmanın sahibi ve Türkiye’de önde gelen karizmatik simalardan. Birçok yorumcu Fenerbahçe’yi hedef alan bu soruşturmanın, aslında, siyasi temalı bir operasyon olup, Aziz Yıldırım’ın saf dışı bırakılması amaçladığını ileri sürüyor.

Türkiye’de futbol ile siyasetin ne denli ayrılmaz olduğunu anlamak için genel olarak Türkiye futbol tarihine, kapsamlı olarak da Fenerbahçe tarihine bakmak yeterli. Futbol, ilk kez Türk halkına Padişah II.Abdülhamit (1876-1909) zamanında sunuldu. Padişah’ın futbolu yasaklamasına rağmen Türk futbol takımları kuruldu ve futbol, halk arasında popülarite kazandı. Tıpkı o zaman olduğu gibi bugün de en popüler kulüplerin; sarayı temsil ettiği söylenen Beşiktaş (1903), asil sınıfı temsil ettiği söylenen Galatasaray (1905) ve toplumun geniş halk kitlelerini temsil eden Fenerbahçe (1907) olduğunu görüyoruz.

Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Fenerbahçe’yi İstanbul’daki tesislerinde, 1918 yılında ziyaret etmesi kulübün tarihinde bir dönüm noktasıdır. Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Fenerbahçeli oyuncular Anadolu’ya mühimmat kaçakçılığı yapmışlardı. Osmanlı hanedanı dahi kulüple ilişki içindeydi. Şehzade Ömer Faruk Efendi kulübün onursal başkanlığı görevini üstlenmiş, Mustafa Kemal’in milli mücadelesi için oyuncuları seferber ediyordu.

Kurtuluş Savaşını takip eden yıllarda Fenerbahçe, toplumdaki popülaritesini, İstanbul belediye liginde elde ettiği başarılar ile korumayı başardı. 1932 yılında Fenerbahçe Kulüp binasında çıkan yangından sonra, ulusal düzeyde bir yardım kampanyası başlatıldı. Atatürk bu kampanyada Fenerbahçe’ye 500 Lira bağışta bulunmuştur. Fenerbahçe ile devlet arasındaki yakın ilişki 1933 yılında en üst düzeye ulaştı. Adalet Bakanı Şükrü Saraçoğlu (1934-1950 yılları arasında Fenerbahçe Başkanı, 1942 yılında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı) sayesinde Fenerbahçe, stadyumunu satın alabildi.

1936 yılı olimpiyatları belki de bugüne dek en çok siyasileştirilmiş olimpiyatlar olarak spor tarihine geçmiştir. Türk olimpiyat takımı, Atatürk’ün partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) rozetleri ile, Türkiye’yi bu olimpiyatlarda temsil etmişlerdir. 1937 yılında ise Türkiye Spor Kurumu kurulmuş ve bu kurum resmen CHP’nin bir parçası haline gelmiştir.

1936 yılında Ortadoğu ve Balkanların en büyük stadyumu olarak açılan 19 Mayıs Stadyumunun açılış töreninde Türkiye Başbakanı İsmet İnönü “Türkiye’yi idare edenler, stadyumu en kıymetli mektep gibi her yerde kurmaya çalışacaklardır” demiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Başbakan İsmet İnönü Fenerbahçe’yi İngiliz Ortadoğu Karması ve Nazi Almanya’sının Admira adlı takımlarıyla oynatarak diplomatik alanda kullanmıştır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Türkiye tek parti döneminden, çok parti dönemine geçmiştir. Çok partili seçimlerde Adnan Menderes ve partisi Demokrat Parti (DP) iktidara gelmiştir. DP başa gelir gelmez tüm spor kulüplerinin başkanlık koltukları da DP üyeleri tarafından doldurulmuştur.

Bu dönemde Fenerbahçe’nin yıldız forveti Zeki Rıza Sporel, DP’den milletvekili seçilmiştir. Menderes kendisinden önceki başbakanlar gibi Fenerbahçe’yi Türkiye’nin dış politika sorunlarını çözmek için kullanmaktan çekinmedi. 1956 yılında Sovyet Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkileri sıcaklaştırmak için Fenerbahçe Rusya’ya yollandı.

1959-1960 yılı ise Türkiye ulusal liginin kurulmasıyla Türk futbolu için bir dönüm noktası oldu. Ulusal radyo sayesinde futbol tüm ülkenin ilgi ile takip ettiği bir eğlence halini aldı. 1960-1980 yılları arası darbe dönemlerinde spor kulüplerinin yapılarında değişiklikler meydana geldi. Bu dönemde ordu, futbolun üzerindeki mutlak hakimdi. Bu durum Fenerbahçe’ye bir futbolcunun transfer edilmesi için, orduya ait bir savaş uçağının gerekli belgelerin hızlı ulaştırılması için kullanılmasına kadar varmıştı. Ara-darbe dönemlerinde ise siyasiler futbolun mutlak hakimi oluyorlardı.

1980 yılı geldiğinde Fenerbahçe’nin efsanevi başkanı Ali Şen’in getirdiği ekol ile Türk futboluna kapitalizm damgası vurulup siyasi aidiyet ikincil duruma geriledi. Türk liderler buna rağmen stadyumun önemini idrak edip sık sık stadyumlarda boy göstermeye başladılar. Buna örnek olarak Başbakan Mesut Yılmaz’ın açık bir şekilde Galatasaray’ı desteklediğini söylemesi de gösterilebilir. Buna tepki olarak Fenerbahçe taraftarları stadyumun içinde “Sandıkta görüşürüz Mesut Bey” diye pankart açarak tepkilerini dile getirdiler. 2002 yılı ile Türkiye’de koalisyonlar dönemi sona erdi. Fenerbahçe taraftarlığı ile tanınan Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidara geldi. Fenerbahçe taraftarı, memnuniyetini “Türkiye’ye yakışan Fenerli başbakan” pankartını açarak gösterdi.

Kendisinden önceki başbakanların izinden giden Erdoğan, Fenerbahçe’yi yine bir dış politika malzemesi olarak kullandı. Nisan 2007’de gelişen Türk-Suriye ilişkilerini daha da geliştirmek için Fenerbahçe Suriye’nin El-İttihad takımı ile Halep Olimpiyat Stadyumu’nun açılış töreninde karşı karşıya geldi.

Erdoğan, 2010 yılı anayasa referandumu ve 2007-2011 meclis seçimlerindeki başarıları ile elindeki kuvveti daha da arttırdı. Bugün birçok kişi Erdoğan’ın, elde ettiği bu güçle; basın, sanat, spor gibi farklı alanlardaki rakiplerini sistematik olarak bertaraf ettiği görüşünde.

Fenerbahçe taraftarının büyük bir bölümü, muhafazakar Fethullah Gülen Cemaatinin ve Erdoğan’ın, kulübü ele geçirmeye çalıştığına inanmakta. (Gülen bu iddiaları röportajda kesin bir dille yalanladı.)

2006 yılında Fethullah Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen, Ülker Grubuna ait olan Ülkerspor basketbol takımı Fenerbahçe basketbol takımı ile birleşti. Buna ek olarak Ülker grubu, Türk milli takımı ve aralarında Fenerbahçe’nin de dahil olduğu önde gelen takımlara ve Türk sporuna, 38 milyon dolar yatırarak sponsor oldu. Ülker, Fenerbahçe ile birleşme anlaşmasının bir parçası olarak 15.000 seyirci kapasiteli Ülker Basketbol Arena’yı inşa etti.

2002 yılına dek Erdoğan’ın İstanbul’da Ülker’in resmi distribütörleri arasında yer aldığını, seçildikten sonra ise haklarını oğlu Ahmet Burak Erdoğan’a aktardığını belirtmekte de yarar var. 1998 yılından beri Fenerbahçe Başkanlığı görevini yürüten Aziz Yıldırım Fenerbahçe taraftarları için bugün bir simge konumunda. Fenerbahçe Stadı’nı 55.000 kişi kapasiteye çıkarıp Şükrü Saraçoğlu’nun adını vermesi ve diğer projeleri sayesinde Yıldırım, taraftarın gönlünde taht kurdu.

Yargı süreci sırasında, savunmasında, Aziz Yıldırım; Erdoğan ve Gülen cemaatini kast ederek, kulübün bazı “çevrelerce” ele geçirilmeye çalışıldığını ve devletin; yasama, yürütme ve yargı organları kullanılarak Fenerbahçe’nin Kemalist duruşundan dolayı cezalandırıldığını belirtimişti.

Dava hakkında henüz bir hüküm verilmemişken, Yıldırım ve Fenerbahçe yönetimi, taraftarlarını, kulübün resmi sitesi ve televizyon kanalı vasıtasıyla yönlendirmeyi sürdürüyor.

Bunun sonucunda Fenerbahçe taraftarları, adliyelerde ve 1 Mayıs gösterilerinde gösteri yapmaktan geri durmadı. Fenerbahçe taraftarlarının çoğu, bu dava sürecinin şike ile alakası olmayıp, Erdoğan ve Gülen cemaatinin, Aziz Yıldırım’ı saf dışı bırakmak için düzenledikleri bir komplo olduğu inancında. Fenerbahçe’nin efsanevi Rum kökenli oyuncusu Lefter Küçükandonyadis’in cenaze töreninde Erdoğan, Saraçoğlu stadında taraftar tarafından yuhalandı.

Bugün Türk toplumunun büyük kesimi, kendisini, tuttuğu takımlarla tanımlamakta. (Türkiye’de bulunan bir üniversitenin 2004 yılı anketine göre Türkiye’nin %37’si Fenerbahçe taraftarı) Ancak 2011 seçimleri; şike soruşturmasından ve de Fenerbahçe’nin ve Aziz Yıldırım’ın şike ile itham edilmesinden önce yapıldığı için, takım ve taraftarlık bilinci, seçim sonuçlarına etki edemedi. Aziz Yıldırım’ın tutuklanmasının akabinde Erdoğan’ın Fenerbahçe taraftarı arasındaki popülaritesi hızla düştü.

Bu tutuklama Türkiye’de siyaset ile sporun yeniden iç içe geçtiğinin bir habercisiydi. Fenerbahçe’nin 20 Mayıs 2012 kongresinde oluşan yeni yönetim kurulu, Erdoğan’ın çabalarının yavaş yavaş meyvelerini verdiğini göstermekte. Aziz Yıldırım’ın yeniden başkan olmasına karşın sekiz adet yeni yönetici iş başı yaptı. Bu yöneticilerin bir çoğu AKP sempatizanlarından oluşuyor.

Bunlar: Erdoğan’ın akrabası olan Ahmet Ketenci, Erdoğan’a yakın olan İsfendiyar Zülfikari, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yakın olan Talat Yılmaz ve AKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın oğlu Hüseyin Avni Topbaş. Zaman, AKP’nin Fenerbahçe yönetimindeki yeni “truva atlarının”, bu geleneksel Kemalist kalede gücü ele geçirip geçiremeyeceğini bize gösterecek.

Hay Eytan Cohen Yanarocak, Tel-Aviv Üniversitesi Moşe Dayan Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi’nde çalışan bir araştırmacıdır. Son Kale: Fenerbahçe Spor Kulübü ve Türk Siyaseti, Tel-Aviv Üniversitesi Moşe Dayan Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi yayın organı Tel-Aviv Notes’ta 28 Mayıs 2012 tarihinde “The Last Stronghold: The Fenerbahçe Sports Club and Turkish Politics” adıyla yayınlanmıştır.

Dayan Center Web Page: www.dayan.org http://www.dayan.org/hay-eytan-cohen-yanarocak Makalenin aslı için : http://www.dayan.org/sites/default/files/TA_NOTES_Cohen_Yanarocak_Football_Turkish_Politics_280512.pdf http://telaviv.academia.edu/HayEytanCohenYanarocak/Papers/1664374/The_Last_Stronghold_The_Fenerbahce_Sports_Club_and_Turkish_Politics