Futbol çok farklı ruh hali, çok farklı meslekte çalışan, çok farklı demografik yapıları olan insanları tribünde bir araya getirmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi seyirlik oyunlar arasında futbol ilk sırayı almaktadır.
Bazı taraftarlar hobi olarak takip ederken, bazı taraftarlar için ise hayat tarzına dönüşmüş durumdadır. Taraftar olmak aynı zamanda bir grup kimliğine sahip olmak demek, tribünde hep bir ağızdan söylenen tezahüratlar ve sloganlar, hep birlikte emekle hazırlanan pankartlar, grup içinde grupla uyumlu çalışarak tek bir organizma gibi hareket etmektir.
Bağlılık düzeyi yüksek taraftarlar kulüp ürünlerini satın alma, kombine ve bilet alarak kulübüne destek olma ve çeşitli medya platformlarında kulübünü takip etme davranışı gösterirler.
Fenerbahçe Kulübü özeline geldiğimizde ise kulübünün en itici gücü olan “12. Adam” taraftar kimliği ile çok özel bir yere sahiptir.
Sadece maç günlerinde değil her gün Fenerbahçe’yi yaşayan ve yaşatan, kulübüne duyduğu sevgi ve aidiyet duygusuyla, Fenerbahçe’yi bir futbol kulübünden çok bir yaşam biçimi olarak benimsemiştir. Sadece İstanbul’da yaşayan taraftarı ile değil Anadolu’nun en ücra yerlerine kadar uzanan taraftar ağı ile sarı lacivert renklere gönül vermiş milyonlarca insan, her zaman takımının yanında olmuştur. Fenerbahçe taraftarının en önemli özelliklerinden biri, iyi günde ve kötü günde kulübüne olan sadakatini asla kaybetmemesidir. Başarılar elbette her taraftar grubunu heyecanlandırır, ancak Fenerbahçe taraftarının farkı, en zorlu dönemlerde bile kulübüne sahip çıkmasıdır.
3 Temmuz sürecinde taraftarların kulübüne verdiği destek tarih sayfalarında yerini almıştır. O günlerde oynanan her maç, adeta direnişin sahnesi olmuş, tribünlerden yükselen tezahüratlar, sloganlar, pankartlar, futbolculara ve yönetime moral kaynağı olmuştur. Fenerbahçe taraftarı, adeta tek yürek olup, “cümle alem bir olsa başa çıkamaz” diye devam ederken, “geçecek bu kötü günler” tezahüratı ile “Fenerbahçe Yıkılmaz! " mesajı vermiştir.
Taraftarlar, sadece takımlarını desteklemekle kalmayıp, Fenerbahçe’yi savunan, onu koruyan ve kollayan bir yapı haline gelmiştir. Bu dönemde “Fenerbahçe Cumhuriyeti” ifadesi daha da bir anlam kazanmıştır. Çünkü Fenerbahçe taraftarı, diğer kulüp taraftarlarından farklı olarak yaşanan 3 Temmuz sürecinde, kulübü için her türlü zorlukla mücadele edebileceğini herkese kanıtlamıştır. O günlerde futbol sadece sahada oynanan bir oyun değildi, tribünlerdeki her ses, her pankart, Fenerbahçe’nin haklı mücadelesine verilen bir destekti. Futbolcular, sahada Fenerbahçe’yi temsil ederken, taraftarlar tribünlerde kulübünün onurunu ve adaletini savunmuştur.
Taraftarlar, Fenerbahçe’nin sadece bir spor kulübü değil, bir dayanışma, mücadele ve adalet arayışının sembolü olduğunu tüm dünyaya göstermiştir. Fenerbahçe Kongre Üyesi olmakla beraber taraftar kimliği duygusunun ağır bastığı biriyim. Diyebilirim ki, Fenerbahçe Kulübünün diğer kulüplerden en büyük farkı taraftarının kulübü sahiplenişi ve sadakatidir.
Kulübüne sağladığı moral ve motivasyondur. Fenerbahçe taraftarının en büyük arzusu, kulübünün hem Türkiye’de hem de Avrupa’da sürekli olarak başarılar kazanmasıdır. Özellikle genç nesil, Avrupa’da şampiyonluklar elde eden bir Fenerbahçe hayaliyle büyümektedir. Taraftarlar, bu hedeflere ulaşılması için yönetimden altyapıya, transfer politikasından teknik direktör seçimlerine kadar birçok konuda beklentilerini dile getirmekte ve kulübünü desteklemektedir. Fenerbahçe taraftarının en büyük özelliği, başarıya olan açlığının yanı sıra, kulübüne olan koşulsuz sevgisidir.
Fenerbahçe’nin taraftarları, kulüp kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı zamanda kulübün kültürel mirasını yaşatacak ve geleceğe taşıyacak en önemli unsurdur. Her ne koşulda olursa olsun, taraftarımız, Fenerbahçe’yi yalnız bırakmaz.
Bizler için Fenerbahçe, sadece bir futbol takımı değil, yaşamın tam merkezinde yer alan bir tutkudur.
Bizlerin kulübümüze olan bağlılığımız, zor günlerde gösterdiğimiz dayanışma, başarıya olan inancımız, Fenerbahçe’mizi zirveye taşıyacaktır. Bu sezonda da hep destek tam destek diyerek, Fenerbahçe’mizin tüm branşlarında (futbol, basketbol, voleybol vb.) özellikle de lokomotif gücü olan futbolda José Mourinho hocamıza olan inanç ve güvenimiz ile Fenerbahçe’mizin yanında olacak ve onu daha büyük başarılar için desteklemeye devam edeceğiz. Şampiyonluk inancıyla sarı lacivert günler dilerim.