3 Temmuz sabahı uykusundan uyandırılan, ne olduğunu anlamadan kapısının önünde onlarca polisi gören, alelacele bir Fenerbahçe başkanına yakışır şekilde takım elbisesini giyen, gözaltına alındığında bile başı dik, gururlu, kendinden emin ve dimdik AYAKTA olan Aziz Yıldırım…
3 Temmuz sabahının birkaç saat sonrasında binlerce taraftarının adliyenin bahçesinde “OOOOO’o Aziz Yıldırım” tezahüratlarını duyan ve daha da dimdik ve AYAKTA duran Aziz Yıldırım…
Önce “Örgüt lideri” denen, olmadı, “Şike çetesi” ne döndürülen bu polis fezlekelerinin kurbanı edilmeye çalışılan, hemen hemen medyanın bütün bir çoğunluğu tarafından pompalanan ve yüzde 99’u iddianameyi hazırlayan Savcı tarafından da “Asılsız ve yalan” denilen haberlerle itibarsızlaştırılmaya çalışılmasına rağmen “Bu bir şike davası değildir.. Memleket elden gidiyor” diyerek AYAKTA duran Aziz Yıldırım…
Polis tutanaklarında suçu sabit görülen ve adresi Metris Ceza ve Tutuk evi olarak gösterilen, elinde serum şişesiyle AYAKTA olan Aziz Yıldırım…
Sevdasına ve başkanı ile yöneticilerine bir kısmı muhalif olmasına rağmen sınırsız destek veren taraftarlarının Metris önünde iftar yaptıklarını (ki bende oradaydım) duyduğunda duygulanan, yapılan tezahüratları AYAKTA dinleyen Aziz Yıldırım…
Boynuna poşu taktığı için ceza alana da sahip çıkan, tutuklu arkadaşlarının yanı sıra, ziyarete gelenlerim moralsizliğini gören ve onlara moral veren, “Dimdik AYAKTAYIZ” diyen Aziz Yıldırım..
Silivri’de, Çağlayan’da yeri göğü inleten taraftarının, pusetteki bebeklerin, çocukların, yaşlı renktaşlarının üşümemesi, gaz yememesi, coplanmaması için “Biz iyiyiz evlerine gitsinler, zarar görmesinler” diyebilen, o dik duran taraftarları için AYAKTA olan Aziz Yıldırım…
Duruşmalarda, yılların hukukçusu gibi kendini savunan, iftira ve haksız, mesnetsiz yakıştırmaları duyduğunda savaştaki bir komutan gibi tepkisini gösteren, AYAKTA duran Aziz Yıldırım…
Duruşmalarda, mahkeme başkanı Mehmet Ekinci’ye “Beni tutun, ama arkadaşlarımı bırakın”diyebilen, “Darağacında olsak bile son sözümüz FENERBAHÇE” sloganını damarları patlarcasına söyleyebilen, bu sayede AYAKTA, kalan, ve AYAKTA tutan Aziz Yıldırım…
Daha ne ayakta kalmalar yazılır, ama sadede gelelim…
Aziz Yıldırım, son gün kongrede yine AYAKTA durdu…
Merdivenlerden gelen tüm Genel Kurul üyelerinin, ellerini sıktı. Çocukların yanaklarından öptü..
Siz deyin, 6 saat, ben diyeyim 8 saat AYAKTA idi Aziz Yıldırım…
Adnan Akan ağabeyimin saygıdeğer annesine merdivenlerden inerken destek oldu…
Bastonuyla oy vermeye gelen büyüklerine omuz verdi…
Hale Kocabaş ablam bir Atatürk kızı, Cumhuriyet hanımefendisi gibi giyinmiş, gelmiş o bile oturdu ama Aziz Yıldırım AYAKTA durdu…
Haddini bilmez bir cenahın, ayaklanmasına karşıydı bu AYAKTA duruş…
Tutukluluk dönemlerine sayın İlhan Ekşioğlu’nun ve sayın Şekip Mosturoğlu’nun duruşmalarda saatlerce ve gözlerini kırpmadan babalarının ensesine bakışlarına karşıydı bu duruş…
Babalarıyla birkaç dakikalık da olsa sarılabilmek için saatlerce kımıldamadan oturan o meleklere yaşatılan travmalara karşıydı, beklenen tahliyeler gerçekleşmeyince, hayal kırıklığı ile daha doğrusu çok büyük bir hayal kırıklığı ile bayılan evlatların ağlayışlarına karşı AYAKTA durdu Aziz Yıldırım…
Bayan Voleybol takımımızın Avrupa şampiyonluğu kupasını Çağlayan’a getirdiklerinde, sporcularımızın salona alınışıyla, göz yaşlarına hakim olamayarak salonu terk eden Aziz Yıldırım’ın saygı duruşuydu…
Sanır mısınız, hafta sonu yapılan olağanüstü kongre başkanlık ve yönetim kurulu seçimiydi… Asla, Aziz Yıldırım’ın listesi 2 kişi dışında aynıydı, yola aynı ekiple devam etti…
Bu kongre, bir kez daha “AYAKTA” duruşun resmiydi…
Bu kongrede Aziz Yıldırım ve ekibine atılan oy pusulaları asla üstünde isimler yazılı kağıt parçaları değildi…
Bu oylar ve kağıtlar, coplanan taraftara sargı beziydi, bu biber gazından gözleri yanan taraftara limon suyuydu, bu kongre en önemlisi 3 Temmuz’dan bugüne ağlatılan, ağlayan milyonların gözyaşlarına mendildi…
Bu kongre “Fenerbahçe ile kimse başa çıkamaz” gerçeğiydi…
Bu kongre, Fenerbahçe kongre üyelerinin para ile satın alınamayacağının tutanağı ve tokadıydı…
Bu kongre kimlerin “KÖTÜ ŞÖHRET”li, kimlerin LEKESİZ, TERTEMİZ, dimdik AYAKTA duruşunun belgeseliydi…
Bu kongre ne yazık ki, hasta hasta ve saatlerce mahkemelerde bulanan ve bu sebeple ebediyete intikali hızlanan, Serkan Acar’a bir Fatiha okumaktı, haksızlığı anlata anlata zayıf düşlen, kalbi yorulan Selçuk Yula’ya teşekkürdü… Selçuk’un acısına dayanamayan Kemal Akbulutlu ağabeyime ve nicelerine duaydı…
Bu kongre yapılan mabedlere sadece “BETON” diyenlere sunulan bir resitaldi..
Bu kongre, hainlere, tetikçilere, yazılarıyla söylemleriyle kendini yargıç yerine koyan, savcı sanan, acımasız, kula hakkı yiyen, alın terini hiçe sayan, şereften ve haysiyetten yoksun, dilli ve dilsiz şeytanlara bir AYAKTA duruştu…
“Biz göreve gelirsek bu kulübü Dünya’nın en büyük 5 kulübü arasına sokacağız” diyenlere kongre üyelerinin “Siz olmasaydınız, şike ve teşvik yaftasını takmasaydınız biz zaten o 5 kulübün arasındaydık” cevabıydı…
Bu kongre tutuklu iken, seçime gidip tek aday olarak seçilen Fener bahçe Cumhuriyeti’nin başkanının hasta yatağında, anjiyodan çıkmış bir halde “BİZ ŞİKE YAPMADIK MEHMET ALİ BEY” sözüne itibar etmeyen, tam tersine o gün yanında olan, bugün de aynı kulübün menfaatlerini koruyanlara inanan zihniyete bir cevaptı…
Bu kongre, 3 Temmuz Darbesi’nin daha bitmediğini, bu iftiranın üzerimizden kalkana kadar mücadele edileceğinin bir imzasıydı…
Bu kongre Fenerbahçe’nin menfaatleri uğruna DARAĞACI’na razı olanların taahhütüydü…
Umarım, o acımasız ve şuursuz cenaha bir şeyler anlatabilmişimdir, ama şu da bir gerçek, “Kalp lisanından anlamayan, nasıl okuyacak, nasıl bilecek”’…
Saygılarımla Mustafa Kemal’in Askerleri….
Aziz Yıldırım Ayakta
Aziz Yıldırım Ayakta